1/28/2013

VAVEYLA

Çare diye bir şey var mıdır sence? Ya da çaresiz kalmak yeterince samimi mi? Bilmem kaçıncı yüzyıldayız. İcat edilemeyen tek şey mutluluk. "İnsanlar burnunun ucunu göremiyor, mutsuzluk öğrenilmiş çaresizliktir. Mutsuzluk bir tercihtir." derdim önceleri. Her gün o ara sokaktan geçerken, yağmurda sıcak evime koşarken ıslak kaldırımda aynı şeyleri tekrar eden o teyzeye, durağın yanında su, simit satmaya çalışan amcaya, cadde üstünde bir mendil satabilmek için gurursuz olmayı, o yaşta insana minnet duymayı  öğretilen o çocuğu görmeye alışamadığımdan beri. -Çalışmak acınası bir olay değildir elbet. Saygı duyulasıdır.-

Ama aza, çok aza kanaat etmeyi öğrenen insanlar var. Öyle ki dilencilere acımıyoruz bile artık."Onlar bizden zengin!" Onlar bizden maddi olarak zengin olsa bile, herkesin içine oturup saatlerce aynı sözü tekrarlayarak insanlara avuç açarak harcadıkları gururları bizden oldukça eksik. Bir ekmek parası diyor oysa. Ben istiyorum ki çok ekmek alayım ona ama tekrar dilenmesin. Ben istiyorum ki bütün mendillerini alayım gidip evde yaramazlık yapsın. Ben istiyorum ki bütün sularını simitlerini alayım bugününü, bu soğukta evinde geçirsin. Mümkün mü? Değil elbet. Hiç mendil satamasa belki o yaştaki çocuktan bunu istemeyecekler, hiç para vermesem belki başka bir iş için uğraş verecek. Bu mümkün mü? Değil elbet!


Osmanlıdaki sadaka taşları, ve insanlarda o çağda oluşan ihtiyacı kadar alma eğilimi. Bunun en güzel örneği  Cağaloğlunda ağaca asılan "İhtiyacın varsa çekinmeden al" ibaresine rağmen kesenin 3 ay ağaçta asılı kaldığı olay. Benim bildiğim çağ ilerledikçe devletler, insanlar gelişim gösterir. Değişen ne? İnsanların artık cebinden parası alındığı için mu bu kadar acımasız. Peki insanları birinin cebinden para (ç)almaya iten ne?  Bu bi' kısır döngü mü? İnsanlar neden intihar ediyor, karısını dövüyor, kötü yola düşüyor? Para hariç geçerli bir neden var mı?


Mümkünat bulamıyorum. Dünya bu kadar saçma olmamalı. 2013.. İnsanlar açlıktan ölebiliyor. Düşünebiliyor musun? İnsanlar açlıktan ölüyor! Yemek bulamamanın izahı var mı sence? Ve bunun sonu yok. Bir kez temin etsen de bu sürekli tekrarlanıyor. Herkes aynı maaşı alsın, herkesin statüsü aynı olsun diyemem elbet. Bu da adil değil çünkü. Diğer yandan da tuvaletine değerli taşlar döşeten insan(!)lar.. "Ben yardımımı da yapıyorum, taşımı da döşetiyorum. Napiiiim seviyorum."  iç rahatlatıcı mı? Kaç kişiye yardım ediyorsun, yüz mü bin mi on bin mi? Yeter mi?! Sıçarken fantazine harcadığın parayla peki kaç kişi DAHA doyar? Araba, ev koleksiyonları kadar saçma bir şey bilmiyorum.

Ya, yılda bir iki kez gündeme gelen Afrikadaki çocuklara yardım kampanyalarında "Önce ülkenizdeki açlara bakın" diyip de ne ülkesindeki ne Afrikadaki insanlara yardım etmeyen, üstüne insanların kafasını karıştırarak yardım etmesine engel olan insanlar? Yoksulluğun sınırları var mı ki? Açlığa sınır çizilebilir mi, renk ayırt edilebilir mi, yakınımızdakiler zaten yakınımızda. Evrenselleşmeyi, dünyayı tek ülke kabul etmeyi öğrenmek neden güç. BENİM hissi, o paçalarınızdan akan bencillik..Sahip olduğunuz her gece sarılıp uyuduğunuz tek şey EGO!

İnsan'lık buysa, ben uzaylılara inanmaya devam ediyorum.

Rate this posting:
{[['']]}

1/27/2013

Pıhtı

Bir ölünün saçları taranmaz. 
Elleri tutulmaz, sıcak değildir çünkü artık.
Tırnakları kesilmez, makyajı da silinmez. 
Ağlayamaz artık o, gülemez de.
Küfredemez, sevemez, acıkamaz, doyamaz;
Koşamaz, yorulamaz, dinlenemez, kızamaz,bağıramaz, 
Şarkı bile söyleyemez.
Sesi çıkmaz ki!


Seni kırmak istemem elbet.

Ama insanlar ölünce rahat bırakılmak isterler. 
Uyumak isterler, uyanmak değil.
Onunla konuşmaya çalışma artık.
Buradan çıkıp eve gidersin;
Mektuplar, sana yazdığı mektupları okursun. 
Sana verdiği müzik kutusunu açarsın. 
Bir kaç şarkı edinirsin. 
Ağlarsın biraz, için çıkacak gibi hissedersin önce. 
Birkaç zaman geçer böyle.
Belki bir kaç yıl...
Unutmazsın, unutmak saçma işidir doğrusu. 
Alışırsın, onunla yaşamaya onunla olmaya alıştığın gibi. 
Alışmak, insana verilen en güzel şeydir. 
Hayat sürekli yenilenir.
Sana sürekli bir şeyler verir, ya da alır, ya da çalar, ya da tüketir.
Sen sadece alışırsın. 
Hayata karşı duruşun budur.
Fark etmezsin oysa. 
Farkındalık da deli işidir. 
Oysa insan akıllı(!) varlıktır, bilirsin. 


 


Rate this posting:
{[['']]}

1/13/2013

Fahrenayt

Karanlık iyi dileklerimin içine ediyor. Başımı kumdan çıkarmak istemiyorum çoğu zaman. Görmüyor musun samimiyetten  ne kadar da yoksunuz. Şırıngayla çekip alınmak istiyorum bu paradokstan. Tiksinme duygusu öyle berbat ki. Hayır, sıradaki şarkı sizin için çalmıyor beyler bayanlar. Vazgeçin!

İlk uçağa, otobüse, trene binip gitmeye kimsenin götü yemiyor. Şartlamış çünkü bizi hayat, çember büyüdükçe daralıyor, korkularını yönetme özürlüsü belli ki insan. Belli ki sadece küçükken özgürdük, çünkü gökyüzü bize aitti.

Uzaklar ne zaman bu kadar uzak oldu sahi? Pencerelerimiz, çok pencerelerimiz var. İç içe tüm odalar. Yataklar sadece uyumak için midir?

Güzel değil.
Güzel değiliz biz.
Hiçbirimiz.

Kaynama noktam 100 santigratı çoktan geçti. Buharlaşıyorum. Dibi gördüğümde nirvanaya ulaşacağım.Uyku yarı ölüm, Sen her uyuduğunda benim ödüm kopuyor. "Sana kullanılmamış bir gök getirsem" diyor şair. Duyuyor musun?

Oraya ait olmadığını düşünüyorsan, öylesindir. Ait olduğun yere git. Çünkü insan zamanı yarattı. Çünkü zaman sonsuzluğa engel. Koşmalısın; yakalanmadan yakalaman gerekenler var çünkü. Çünkü; biri senin şarkını söylüyor. Biri senin hayatını yaşıyor. Ama biri senin yerine ölmüyor.

Piyano çalmayı seviyorsan baterist olman anlamsız. İstemeden yaptığın her davranış benim dinimce günah.Bu gece sıradaki parçayı kendine tutma. Bu gece kendi şarkını kendin yaparak uyu.
-Mutsuz uyanırsan, buradayım.

Rate this posting:
{[['']]}

1/12/2013

Boşluk

Herkesin hayatta bir gayesi olmalı diyorum. Hiç uğruna yaşar mı insan? Hiçi hiçine yaşanır mı? Nefes alıyorum. Hareketsiz durduğumda bile bir şeyler tüketiyorum. Bence tuhaf.. Ben her saniye çoğalıyor ve ölüyorum. Ölümü ve dirilişi anbean yaşarken ölüme ve dirilişe nasıl yok diyebilirim? Söylediklerini beynin onaylamıyor.Bazı uçurumlardan tek atlamalı insan. Tek atlamalık uçurumlar var çünkü. Çarpa çarpa düşersen, acırsın. Asil ölümler kansız olur. Kanama.

Kesit kesit her şey. Uzun cümleler kurmayı unutmuşum. Uzadıkça ne dediğin anlaşılmıyor zaten. Zihnim doluyken konuşmak ayıp mıdır? Annem öğretmedi. Ama benim bir gayem var. Kimse bilmiyor. Bir ipim çok cambazım var. Hepsi beraber oynuyor, hepsi birbirinden habersiz. Ya hepsi birden düşüyor, ya hiç. Komik olmayan şeyler söylüyorum, gülüyorlar.


Kangren olmuş iyi yanlarım kesmişim. İyi bir insan değilim, kötü de. Araftayım ben. İçimdeki şeytanla meleği düzüşürken buluyorum hep. Bana bir şey katmaya vakitleri yok. Eksik bir şey var hep. En eksik benim. Arta kalmışlıklarım var. Borç aldıklarımı fazlasıyla ödüyorum. Fazlası, alana borçtur hep. Sıyrılmak istiyorum tüm arta kalan yerlerimden.

-Eğer bir tümörüm olsaydı, Jack gibi; adına adını koyardım.


Nefretim en çocuk yanım.
Affet beni Tanrım, ben annemi affedemiyorum.


Rate this posting:
{[['']]}

1/06/2013

Hiç


      Biri benim şarkımı çalıyor, diyorum. Dönüyorum, bakıyorum, uzanıyorum değişiyor ritmi. Sahi neler oluyor? Sıradışı bulduğum her insan, diğerinin tıpkısının aynısı. Olağanüstü bir şey yok. Ne kadar aynıyız, ne kadar sıradan! Yalnızlık bazen okşuyor beni. Egosunu rafa kaldıran hiç kimse yok. Biliyorum hepiniz içten içe seviyorsunuz kendinizi. Tırnaklarınız bir kendinize batmıyor. İçinde boğulduğunuz bok sizinse hiç sorun yok. Neden var olduğumuzu sorgulamanın cevabını hep yanlış buluyorsunuz. Her yer ne çok yanlış!  En basit bulduğumuz insanın bile içi ne kadar kompleks. Bu kaos yutuyor, içine alıp alıp kusuyor beni. Bazı duyguların hala sözlük anlamı yok. Bazı tatlar hala tarifsiz. Yüzümüzü ekşiterek yaşamayı seviyoruz. Öteki olmayı seviyoruz. İnsan anadilinde küfreder. Bizim orada göte göt derler. Sansür, anlamsız. Kendi yalanıma kendim inanıyorum. İnsanlar beni çıldırtıyor. Hepimiz aynıyken, herkes kendini ayrıcalıklarla donatılmış sanması... Bu zan komik. Dünya biz var oldukça dönecek değil mi? Kahkaha!

  "Hiç düşünmez misiniz?" der Kitap.  Hiç düşünmeyiz. Düşüncesini tövbelerle kesip, kendi sorularına cevapsız kalanlar tanıyorum. Herkesin tanrısı kendine esasen. Attığın taş büyükse dalgaların büyük olur. Büyük lokmaları seviyorum, yutamamayı,  boğazıma takılmasını.. Büyük konuşmak güzel işte. Koskocaman.

Var olmamayı istedin mi hiç? İsteme. Çünkü bu çocukça. 'Ben oynamıyorum' demek için çok geç. Ellerin büyüyünce tuhaf hissediyorsun en çok. Oysa ellerin çok büyüdü.. Bir kaç şarkı etmiyor bunlar. Herkesin canı burnunda. Ve tuhaf, kimse burnunun ucunu göremiyor. Kendi camimizin duvarına işiyoruz. Kendi zilimizi çalıp kaçıyoruz. Kendi saçımızı çekiyoruz. Komik değil.

-Neyse ki yağmur var. Neyse ki ben yağmuru sevmiyorum. Rate this posting:
{[['']]}

1/04/2013

Bazı Elmalar Hala Günah

   
   Saydam, camdan  kalelerimi güçlü sanırdım. Kandırıldık dostum. Küçükken masallara inanmamakta haklıydım işte. İyiler ve kötüler, meselem bu değil. Doğrular ve yanlışlar.. Hiç sanmıyorum.

   Tanrı da annemin şevkatini buluyorum. En son intiharında kaybettiği şevkatini. Saçlarımı örmesini seviyorum. Tanrının parmakları var, ben parmak uçlarını saçlarımda hissedebiliyorum. Küçük kızları seviyor, biliyorum. Kirpiklerimi öpüyor. Ellerini tutunca ısınıyorum. İnsanlar bencil, herkes tükürüğünü yalamaktan öyle memnun ki. Dikine gidiyorum. Tüm "tamam"lar esasen eksik. Sadece kendi gözyaşının tuzluluk oranını biliyor herkes. Ellerimin uzandığı her yer benim. Daha fazlası var hep. Uzakları, çok uzakları, en uzakları seviyorum.

   Islık çalmayı da seviyorum, ama beceremiyorum. Beceremediğim ne çok şey var oysa. Utanmam gereken şeylerden utanamıyorum. Bir daha görmeyeceğim insanların yanında bile ne kadar kendim değilim. Arsızım ben. Namusun anlamını bilmeden; namusu yaşamaya çalışan insanlara arsız. Bu işler böyle değil. Bilmediğiniz şiirler var. Cevabı "hiç" olan sorular. Yok olmanın nasıl bir deneyim olduğunu bilmediğimizden yeterince cezbetmiyor var olmak. Burada bir şey var işte. Bir yumru..

      Canımı sıkıyorum. Yeterince ağlarsan unutursun. Damarların boşalırsa, kanaman durur. En ilkel toplumlarda bile kanaması olana saygı duyulur oysa. Alyuvarlarımı senin kadar sevmiyorum.Geçmiş zamanların bir tadı yok. Çünkü Tanrı zamanı yaratmadı. Bu sonsuz akışı bölüştürüp duruyoruz. Bu cereyan üşütür bizi. Bazı kapılar tam kapatılmadı. Bazı elmalar hala günah. Sen Habil misin Kabil mi?
-Seçemezsin. Rate this posting:
{[['']]}

1/01/2013

Ben Bazen;


Bir koşu bandında ölesiye koşuyormuşum gibi geliyor bazen. Kimin için yarışıyorum, kimin için yoruluyorum bilmiyorum. Önce kulak çınlaması, sonra sessizliğe boğulmak istiyorum çoğu kez. Aynı rüyaları aynı günün gecesi görmek de nedir? Kimsenin iyi gelmediği yaralarıma bir adam dokunuyor. Kağıt kesiği gibi.. Benimse  mazoşist hoşnutluklarım var. Acıdıkça iyileşiyorum. Dokundukça yaralarıma. Bilmiyor.

Çarptığımız insanlara dönüp af dileyemeyecek kadar yoğunken, senden yardım isteyen her dilenciyi sahtekar bellerken, dünyanın kendi eksenin dönüşü en çok benim başımı döndürüyor. Tek başıma dosdoğru yürüyemediğim arnavut taşlı sokakların, boyası dökülmüş duvarlarına ellerimi değdirerek geçerken bu şehir bana iyi gelmiyor diyorum. Herkes içinde yatan kevaşeyi bildiğinden dünyaya kötü diyor. Mutlu aşk, mutlu son yoktur diyerek kestirip attığımızdan senaryolarımızın sonu hep boktan. Kendi cesetimizi yine kendimiz taşıyoruz her gün. Başımız, iki omzumuzun ortasına ne kadar da yük. 

Çilekli sakızımın tadı kaçmasın istiyorum hep. Her gün, bir önceki gün yaptıklarım aptalca geliyor. Büyümüyoruz, yaşlanıyoruz. Gerçi önemi yok. Yaşlanmaktan da hoşlanmıyorum, büyümekten de. Çocuk kalmayı da hiç istemedim zaten. Ben hiç bir şey istemedim esasen. Hayattan bir şeyler beklemek saçma. Bir şey istiyorsan onu kendin almalısın. İçin rahat ediyorsa katil olabilirsin. Cinayet işlemenin aslında mahzuru yoktur. Ben sadece kan görmeye dayanamıyorum.Ve cinayetin  modası çoktan geçti. 

 Uyurken ölmeyi diliyorum. Ölüm, tatlıyla acının dengelenmiş halidir. Uyku da yarı ölüm. Uykuyu seviyorsam belki ölümü de seviyorumdur. Ölümü istemek de istememek kadar anlamsız. Rüyalarımda yokuş aşağı koşuyorum. Kimse durduramıyor, kimse uyandırmıyor.Yorgun uyanıyorum. Ben bazen çok küfür ediyorum. Ben bazen çok ölüyorum. Ben bazen çok oluyorum.


Rate this posting:
{[['']]}

-



Yağmur yağsa hep, çünkü ıslak kaldırım kokusunu seviyorum.
İnsanlar yalın ayak güzel. 
Sesimizi kısıp, kelimeleri yutkunduğumuz da çıkıyor asıl sesimiz.
Normlar var, anadan üryan bağıramıyorsun zaten.
Sahi kim koyuyor bu kuralları? Deliliğin ölçütü ne?
Kimse normal değil zaten, ve kimse anormal.
Kimsenin bilmediği bir şey var bende.
Ve onlarda da benimkiler.
-Herkesin bir gizi var işte.
Madalyalarımızın yüzü öyle çok ki!
Kaybetmenin kazanmaktan daha kısa sürdüğünü öğrendiğimden beri, her güzel anı satır başı yaşıyorum.
Senin yüzünde bir şehir var, hep şarkı söylüyor saçların.
Ne zaman birine seni yazsam, kalemimin ucu kırılıyor.
Ne zaman birine seni anlatsam mumum yatsıya kadar yanmıyor.
Senin ülken güzel.
Sen güzelsin işte, en sevdiğim renkler hep sende.
Arnavut kaldırımlarda yürünmüyor bu topuklularla..
Bu ruj, bu elbiseye uymuyor.
                                                  Bazen beklediğim şarkı radyolarda çalmıyor.
                                                  Ve bir gün gidebilme ihtimalin kanatıyor bu şehrin karanlığını.
Rate this posting:
{[['']]}