11/28/2013

Müteşekkir

Zamanın olmadığı bir mekandan fırlatıldım zamanın ortasına,
Zamansızca..
Dün henüz elestti ve Tanrıya adını söyledim
Senin iklimlerinden bahsetti
Onun suyu sana hep ılık, dedi
Gökyüzünden inmedim, toprağın artığıyım
Belki biraz çamurdum senin suyunda yıkandım
Güneşe henüz alışamamışken gözlerim, ilk seni gördüm.
Adem gibi yüzyıl yaşasam hepsinde Havvayı sevecek,
Havva gibi Ademin kaburgasından yaratılmaktan memnun gibiydim
Cinsiyetim neydi, bu hislerin kapanında ayırt edemiyordum
Adı Dünya olmayan bu gezegende yeniden doğuşumu ayıklayabiliyordum
Cennetten de kovulmamıştım, başım okşanmıştı bilakis
Buralar henüz dutluk bile değilken, seni hemen kendime ayırmalıydım
Seni alıp bir ağacın kovuğunda saklamaktı en güzel fikrim
Saçın ve kirpiğin yoktu,
O yüzden uzun bir süre şiir yazamadım
Kimsenin doğmadığı ve doğurmadığı bu yerde
Sadece seni sevmek için yeniden yaratılmıştım
Bir gün, artık beni sevmediğini hissedersem şayet
Bu en büyük kıyameti doğuracaktı
Neyse ki sen beni pek güzel sevdin
Sevgilim,
Tanrıya mahcubiyetim olmadığın için sana ben teşekkür ederim.

Rate this posting:
{[['']]}

11/21/2013

Çocuk Zaman

Zamanın yüzeysel dokunuşuyla geçiyordu gün
Hiçbir şey eksiltmemiş, hiçbir şey çalmamış, hiçbir şey koparmamış sanıyorum
Günler haftaları buluyor, haftalar ayları, aylar akabinde yılları
Yine aynı sanı..
Ah fotoğraflar olmasa aynalar beni hep yanıltacak
Zaman beni teğet geçecek zannediyorum hep
Aptal gibi
Zamanın hediyesi güzel anılar olacak sanıyorum
Bu en büyük iyimserliğim..

Ölüm,
Aklımdan nadiren geçiyor
Çünkü yaşamak akarken, ölüm kaya gibi duruyor orada
Hiç kimsem ölmedi ki benim
Çok yakınlarımdan çok  "ölsün" istediklerim oldu
Bunu da aptallığıma veriyorum.
Ötekinin yaşamı ne kadar kaynaşmışsa demek ki benimkine, onun yaşamı hakkında bu gibi dileklerde bulunabilmişim. Sonra, iyi bir kız çocuğu değilmişim meğer diyorum. Ölüm, öteki hakkında düşünülesi en yazık şey. Ne kadar kin, ne kadar kibir, ne kadar ben doluymuşum.

Çok gülmenin akabinde gelecek olan çok ağlamayı öğrendiğimden beri, çok gülmeden önce çok ağladım.
Renkli fon kartonlarına yazdım çocukluğumu
Çocukluğum,
Bana tatlı bir şekeri anımsatmıyor
Naftalin kokusu sızlatıyor genzimi
Büyüdükçe hissediyorum omuzlarımdaki yükün daha hafiflediğini
Hiç istemem, ama hiç.
Geri dönmeyi, çok oyunlar vaat edilse dahi.
Sonsuz oyunlar içinde, sonsuz hilelerin düzeneğinde zaten evim
Uçurumun kıyısına bakıyor manzarası
Perdeli kapalı, güneş istemiyoruz.
Sevgi girmeyen eve ne girer ki?
Bilmiyoruz.


Rate this posting:
{[['']]}

11/20/2013

Gnothi Seauton

Aristoteles “Nikomakhos’a Etik” isimli eserinde kendine hâkim olan insan mutludur der. Ona göre iki aşırılık arasındaki orta noktayı bularak, yani ölçülü olarak erdemli ve mutlu olabiliriz. Denge diye bir kavram var, daha önce duyduğunuza eminim. Hassas dengeler..

Delilik ile akıllı olmanın, iyi ile kötünün, cinnet ile sükunetin arasında; incecik, kaskatı.. Kaynama noktanı bilirsen suyunu ılıtabilir ya da soğutabilirsin. Hayatını nasıl mükemmelleştireceğini söyleyemem, ama nasıl yaşanabilir kılacağın konusunda küçük bir fikrim var. Delphoi tapınağında yazılan kadar kendini bilmek; tastamam bilmek, ne istediğini bilmek konusunda kendini yoklamalı insan. Ölçülü olmayı öğrenmek bi' hayli zahmetlidir, kabul. Çünkü herkesin hayattaki kepçesi farklıdır ve almak istediğinle aldığın arasındaki uçurum derinse atlamak güzel bir zihinsel intihar olabilir. Yine de denemeyin.

İnsan yapısı yüzyıllar geçse de hep komplekstir ve öyle kalmaya da devam edecektir. Nedeni yok, aslında insan kusursuz bi yaratılışa sahiptir, uzay boşluğundan daha çok boşluğu barındırır zihninde. Dolar, taşar, yıkılır, yenilenir, unutulur ya da ansızın hatırlar. İnsan parmak iziyle özdeştir, kimse kimseye benzemez ve hiçbir zaman aynı şeyleri hissetmez. Kimse bunu önemsemez çünkü bunla yaşamaya alışmıştır ve yokluğun tadını bilmediğimiz için var olmak yeterince cezbetmez. Bana kalırsa bu mükemmel bi' kombindir. Belki o sebepten, dengeyi önce kendi içinde kurmalı, zihni bulanıklığından arındırmalıdır. Kafası karışık bir insana her şey yaptırabilir çünkü. Başkasına gerek kalmaz bile belki de. Aldığımız kararlar, ettiğimiz yeminler, verdiğimiz sözler, yaptığımız seçimler hep bilinmez hakkında önceden verdiğimiz, aldığımız, yaptığımız şeylerdir. Dikkat ister. Çünkü içinde ölüm gerçeğini barındıran ciddi bi' oyundur bu.

 En zahmetsiz şey sevgidir mesela, sırf kendini tanıma yetisinden yoksun olduğumuz için, ne istediğimizi bilmediğimiz için onu bile beceremeyiz çoğu kez. Acıtırız, acırız.

Ne yapmalı peki, bu hayatın dik yokuşundan fırlatılmışsak bi kere.. Annemin rahmine, hatta babama geri dönemeyeceğimi anladığım günden beri ben bir şeyleri "kabullendim". Siyahı beyazla, uzunu kısayla, kuruyu yaşla, geceyi gündüzle, güzeli çirkinle sevmeyi öğrendim. Pollyannacılık değil bu, bi' tür, ya da tamamen; bilinç. Etrafındakileri değiştirmeden önce kendini değiştirmen gerektiğini anlamalı. "Ben kimim?" sorusu başlangıç için yardımcı olacaktır. Bu hayattaki varlığın, sağladığın faydalar ve zararların. Sen kimsin? Niçin varsın, öylesine bi' spermden daha fazlasısın! Hayır bu kendini ateşlemeni "emreden" kişisel gelişim kitaplarından birinin önsözü değil. Kendini ne fazla önemse, ne de bir kenara buruşturup at. Dileğim budur. Kapladığın yerin hakkını ver. Dünyayı kurtarma, ama "bi' tek benim yapmamla ne olur" da deme. Sana dokunmayan yılan bin yıl kadar yaşasa da senin ömrün en fazla 90 yıl. Tebrizi der ki: "Kainat yek vücut, tek varlıktır. Herkes ve her şey görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının, bilakis senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucundaki tek bir insanın kederi tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir."

Aklınla tanış, vicdanınla hareket et, egonla vedalaş..
Ve kendine gel, orada yasaksız bir elma bulacaksın.



Rate this posting:
{[['']]}

11/18/2013


Rate this posting:
{[['']]}

Muamma

Nedir, nediri sorduyordu akabinde
Pek azı anladı
Hiçi yanıtladı


        Sessizlik olmasa ses olamazdı deyip
        Şükre yelteniyor iyi yanım


Dünya 3 günlük de
Biz kaç kişiyiz bilmek istiyorum.
Bir su birikintisinde kendimi görüp; tiksiniyorum.

Rate this posting:
{[['']]}

11/09/2013

Bıçak Sırtı

Kırık camlarından baktım içeri
Öptüm, kanadım.
Sana bir dokunmanın bedelini bin ödedim
Hiçbir şey yapmadan durmanın en yorucu şey olduğunu öğrendim
Saçım kısaydı benim,
Aklım da.
Bildiğim bilmediğim kadardı
Hatırla.

Nice parmaksız eller ısıttım
Başkasına soğuyan,
Asfalta tükürdüm beni doğuranı
Faydasıza çıkarıyordu çünkü vicdan
İçim almıyordu başka bir nefesi
Boğulmak, dibini göremediğin suda kendini görmek,
Yansımak, yanılsamaktı
Anımsa.

Bıçak gibi, sırtın yaslanınca sırtıma
Issızlığım sızladı
Bir çığlık doğurdu gece kirli rahminden
Birkaç organı eksik
Tamamla.



Rate this posting:
{[['']]}

11/05/2013

Başka Hayatların Kadını

Önceden yazılmış bir defterin üzerine yazıyorum, kendimi.
Kendime ait ne varsa elden düşme artık.
Başka birinin kaseti üzerine çekiyorum kendi şarkımı
Elleri tutulmuş adamların ellerini tutuyorum
Dudakları öpülmüş,
Kalbi sevilmiş,
Boynu koklanmış,
Isıtılmış ayakları kış günü
Eğrelti duruyorum her sevdada
Ocakta yemeğimi bırakmışçasına
Her an kalkacak misafir gibi giriyorum hayatlara
İpimi bağlayamıyorum sağlam kazığa
Nerede beni seveceğine inandığım bir adam görsem, annemden ölü doğuyorum.
Bir neşterle yazıyorum küçük kızların alınlarına adımı.
Bir iplikle dikiyorum sonra açtığım yaraları
Bu kez son diyip bozuyorum tövbelerimi zaman zaman
Ne zaman af dilesem O'ndan, önce kendim affediyorum birini
Böyle böyle ödeşiyoruz hayatla,
Bu bir zan; belki.
Morun üstüne yeşil kadar
Yakışıksız bir duruşla beliriyorum bu hayatın yokuşunda
Biliyorum. Rate this posting:
{[['']]}