10/27/2013

Aklamak Bir Siyahı

Karın beyazına siyahımı gömdüm.
Renkleri öptüm, doğamadı gökkuşağı.
Ve siyah,
Yine siyah,
Hep siyah.
Yasla kanattım kainatı, dünyanın ince kabuğundan içeri girip.
Kaşıdım yarasını durmadan, hiç durmadan, hiç durmayacak olduğumu anlayana kadar.
Akladım tüm siyahlarımı\karalaya karalaya
Ben uslu bir çocuk değildim artık. Rate this posting:
{[['']]}

10/26/2013

Kırık Terazi

Anlaşılmazlığa batıyorum, debelendikçe.
Kırık terazi; ağırlığımca havada asılı kalmaktı yükseklik korkumun öcü.
Benim aklım da belki bu yüzden/sırf bu yüzden beş karış havada.
Anadan üryan doğarken bir çığlığa gebe olduğumdan/doğduğumdan bihaber
Kalitesiz cümleler arasında kendimi ifade etmeye çalışıyorum bir devrikle
Devrile devrile..
Acının güçlendirmeyip, öldürdüğü yerde; bir yeni ben doğuruyor Tanrı.
Sonra kayba yürüyor usul usul, parmak ucuyla.
Bir başınalığın paslı tadı hasta ediyor beni.
Damarlarımdan akamayacak kadar kanım, kaskatı mosmor oluyor
Kesilmeyen bilekler veriyor  bana Tanrı
Parmak uçlarıma kadar kıyamet.
Sonrası zamansızlık, kaos, bilinmezlik,
Beni çeken karadeliği çıkış sanarak koşuyorum.
İlk kez çaba göstermeden yol kat ediyorum/ hayret!
Çektikçe beni içine, orada beni isteyen kimse var zannına yenik düşüyorum
Kaşlarını çatıyor, tutup elimden en başa bırakıyor.
"Aptallık etme!" diyor.
Çünkü okuma yazma biliyorum, ilk emir bende bu oluyor.
Aptallık etmemeye çalışıyorum,
-Ben tek uyuyamam, benimle uyur musun? diyorum.
Cevap en altınından sukunet oluyor.
Üzülmesin diye ağlamadan,
Büyüyorum, büyük bir giz'le, gizli gizli.

Aptalım hala,
Tanrıyı görünce arkama saklıyorum.

Rate this posting:
{[['']]}

10/25/2013

Yaşamı ve Ölümü Felsefespri Yoluyla Anlamak 1

Pardon bir dakikanızı alabilir miyiz?
Bir anket yapıyoruz ve size bir şeyler sormak istiyoruz. Sadece bir dakikanızı alacak ve isminizi bile sormayacağız. Tamam mı? Pekala, soruyoruz:
Öleceğinize gerçekten inanıyor musunuz?
Cidden ve sahiden ama?
Gerçekten bir gün yaşamınızın sona ereceğini düşünüyor musunuz?
Zamanınız var. Yanıt vermek için acele etmeyin. Ama her geçen saniyeyi ömrünüzden yediğinizi de unutmayın tabii.

***
Ölümlü olduğumuzla ilgili düşünceleri  ne kadar bastırmaya çalışırsak çalışalım yine de onlar oradan buradan pırtlayıveriyorlar.Önüne geçilemez "pırtlamalar" bunlar, çünkü ölüm insan yaşamının değiştirilemez bir parçası.Kierkegaard'a göre ölüme dair düşüncelerimizi bastırma girişimlerimizin hepsi amaca zarar verir. Ebedi olanla temasa geçmenin tek yolu hiçlik kavgasını kendi içimize almamızdır. Heidegger'e göre aslında sadece yarım-yaşadığımız bir duruma, uyuşturucu bir yanılsama halinde yaşamak anlamına gelen vasati "hergünkülük" e düşmemizi engellediği için ölüm kaygısına ihtiyaç duyarız. Ayrıca Sartre bize alternatifi göze önüne almamızı söyler: Ölüm kaygısı taşımayan yegane varlıklar zaten taş gibi ölü olanlardır -mesela taş öyledir. Kendinize gelin ver gerçekçi olun, diye azarlar bizi.

Valla isterdik ama titremeyi kesemiyoruz bir türlü.

Derken "Ebediyet ne zamandır?" sorusuna yanıt veren 20. yy teologu Paul Tillich'e geçeceğiz. (Şimdiymiş meğer). Ama "şimdi" habire "başka zaman" a  dönüşüp duruyor. E, ne olacak şimdi? Kaygan zemin valla..
Bize sağlam bir şeyler lazım!

***
Bizim tahminimiz, yüreğinin en derinlerinde gerçekten öleceğine inanmadığın yönünde. Ölümlülüğümüzü inkar etme arzumuzun nedeni gayet açık: Ölüm fikri korkutucu çünkü.Nihai kaygıyı yaratır. Burada sadece kısa bir süreliğine bulunduğumuz ve gittiğimizde ebediyen gideceğimiz gerçekle yüzleşmek dizlerimizi titretir. Saat kulağımızın dibinde tıklarken nasıl zevk alabiliriz ki yaşamdan? Muhtemelen hala edebiyen buralarda kalacağımız ninnisini söyleyen bir dünyevi amaç için didiniyorsunuzdur. Mesela, diyelim ki "havalı" veya "mübarek" ya da "tarz-yaratan" olma peşindesiniz -ki hepsi aynı kapıya çıkar.Kırılgan, önemsiz, tırsak, bireyselliğinizi aşan ve sizi "hayattan" ve ölümden "büyük" kılacak bir role bürünerek kandırıldığınız gibi Büyük Kuruntu'ya bağlı kalıyorsunuz demektir.


*NIETZSCHE ÖLDÜ! Bir hipopotam olarak YENİDEN DOĞDU... \Thomas Cathcart & Daniel Klein syf: 1-20 arası.

 Devam edecek..

Rate this posting:
{[['']]}

10/24/2013

Tenha

Parmaklarından damlayan ıslak gibi
Kayıyor, akıp gidiyor, yitiyoruz kazanılanları zor bela

Kanadını kırdığım minik kelebeğin hareketsizliği gibi
Donuk, dumur, durakalıyoruz, öylece

Tek nefeste bitirilmeye çalışılınan sigara gibi
Tıkanıyor, tıksırıyor, boğuluyoruz

"İçimden şehirler geçiyor
Her durakta duruyor, inmiyorsun" diyor Düzağaç..

Biraz akrep, biraz yelkovan tutuşturuyorum avcuna
Sonsuza yakın bi' yerde inip
Bekle, diyorum.
Beklemek en güzel olana gebe
İnanıyorsun.

Düş'ümde gecikiyorsun
Sonra üstüme geliyorsun ummadık
Üşüyorum,
Dişlerimin yokluğuna değiyor dilim
Tat alamıyorum.
Biraz korkak, biraz kanı deli
Koşar adım yürüyorum
Boğmak için kendi şeytanımı
Vicdanımı ödünç vermek için
Bi' saniye tutabilir misin? deyip, bırakıp kaçmak için

Kıyamamanın eşiğinde öylece duruyorum yine,
Payıma düşen, başkasını kırmamak için kendini kırmak,
defalarca üstelik.

Rate this posting:
{[['']]}

Kara Kutu

Bir soruyla başladı Salı günü:
Bu hayattaki meseleniz nedir?
Mesele?
Kafaya taktığımız, kafaya koyduğumuz, kafa yorduğumuz..
Neydi benim kafama taktığım kafa yorduğum kafaya koyduğum hadisem?
Düşündüm yol boyu.
Cevabını bildiğim sorular sormayı seviyor muydum hala, emin değildim.
Ama cevap vermeye çekinmek, bildiğimi kendime belli etmemek, güç.

-Meselem yok benim, başlama yine, n'olur.
+Meselen; manayı bulmak-manaya götüreni bulmaktı.
 Unuttun mu yoksa?
 Mutlu ölmenin de sırrı buydu.
-Manayı buldum, hayatı anlamlandırdım, neden yaşıyorum bilincindeyim.
+Belki.
 Oysa tek başına O'nu bulamazsın, tek başına tastamam olamazsın, tek başına O'nu hissedemezsin. Kim  götürüyor seni O'na? Kabul ettiğin iki cihanın, ikisinde de seni mutluluğa götürecek kişi O mu? Emin  misin?
-Bunu sen bilemezsin, bunu kimse bilemez.
+Ama sen biliyorsun, itiraf etmekten korkmak gerçeği değiştirmez, erteler.

Bitmez bi' arayışın tam ortasına kapaklandım tekrar
Bunun sızısını hissetmeyeli 14 ay olsa gerek.
Şimdi yeniden..

-Sırası mı Allah aşkına?
+Evet, tam sırası!


Rate this posting:
{[['']]}

10/15/2013

Bulantı

Bir satırdan ötekine geç'erken.
Satır başından kaçarsın
Tükenmiş keçeli kalemin silikliğiyle
Sonunu getiremediğin cümlelerin;
Avuç içinde kırışır
Bir yaprak titrer ve düşer
Üstüne alınırsın

Hayatına kırmızı sürmek isterken
Mora çalan kadın:
Hala hayasız mısın?

Benim bir giz'im var
Tanrıdan bile sakladığım

Kendimi aşırı ya da anormal değil de
Tuhaf hissediyorum bazıları
Tuhaf / Yumuşak ve sisli
Zihnim batmayan sivriliklerle dolu
Mezarlıkta edilen küfür gibiymşiçesine
Ağzımdan çıkanlar yersiz ama geri alamıyorum
Bir umarsızlıkta halim ki eyvah.

Birinin hayatında, herhangi bir zamanında
teferruat gibiyim
virgül
çentik
Bitmemiş de, geçiştirilmiş.

*Suyum derin değil, suyum bulanık.





Rate this posting:
{[['']]}

10/01/2013

Zifiri

Yırtık bir bulut asılı kalmış gökyüzünde. Tutunabilir mi bir sonsuz, öteki sonsuza..
İnsan yalnızlıktan kaç günde ölür?
Kediler ağlar mı hiç?
Ben bazen ağlıyorum, ellerim cebimde üstelik.
Bazen öylesine ölüyorum; öylesine yaşar gibi..
Kullanılmamaktan küf tutan kelimelerimle bayat cümleler kuruyorum
Ağzımızın tadı kaçıyor yersiz.

Biraz karanlığımızdan çalmayı isteyince gece,
eksiltince zifirimizden; seviniyoruz.
Biçarelik bu mudur?
Ben bazıları sıkışmış hissediyorum.
Komik olmayan şeyler söylüyorlar; gülüyorum.

Ben hak veriyorum Pinokyoya, herkes yalan söylüyordu neticede.
Belki minik burun seviyordu Pinokyo, hiç sormadılar.
Göze batmadan yaşayabilmek. Hepsi bu.

Öylece duruyoruz işte, neden kimse gelip öpmüyor ensemizden.
Diz kapaklarım kanıyor.
Tanrım bu acı büyük!
En güzel lanetini bana ayırmış gibisin.
Altına yapmış çocuğun mahcubiyetindeyim
Bana güzel bi' şarkı söyle, unutayım.
Benimle konuşmak istersen Sen de.
Lütfen bi' kitap daha yaz.


Rate this posting:
{[['']]}