2/10/2013

Dilemma


   Kendi ellerimizle kendimize koyduğumuz sınırlar içinde, yine kendi kendimizden korunmaya çalışarak, kime karşı, ne sebepten olduğunu bilmeden yaşıyoruz. Yüzyıllardır. Belki Adem'den beri. Diller, dinler, ırklar, renkler farklılaştığından beri hem aynı olmayana cephe alıp hem de farklı olmaya çalışımız bizi ironilerin içinde çalkalamaya devam ediyor.Üzgünüm, dünya hepimizin değil. Yeryüzü bölük pörçük. Nerede doğduysan orası senin çöplüğün. Sınırları geçmeye kalkarsan; ölürsün:)


  Neyse ki gökyüzü, yeryüzü gibi değil, neyse ki hala uçsuz bucaksız. Uçurtmanın ipini kısa tutman gerekmiyor. Oysa tasmalarımızın ipi ne kadar kısa.. Kuşlar sahiden özgür, hayvanlar bile bizden daha özgür. Komik değil mi, çok komik değil mi?! Kuşların yasak ağaçları yok mesela, askerleri de. Çünkü kuşlar öter, oysa askerlik ciddi bir şeydir!


   Hayatı fazla önemsediğimiz buradan belli işte. Ciddiyet sadece ölüme yakışıyor oysa. Hayat "zorundalıklar" için fazla kısa. O çirkin, pembe at gözlüğünü çıkarıp etraftaki renkleri görsek, en güzel rengin pembe olmadığını da göreceğiz. 149 milyon kilometrekarelik yeryüzünde, ömrümüzü 90 metrekarelik bir yerde geçirmemiz trajikomik.


   Biliyor musun iyi ki Ay'da hayat yok; iyi ki Mars'ta, Jüpiter'de, Venüs'de, Merkür'de ve diğer gezegenlerde  hayat yok.Ve biliyor musun aslında Dünya'da da hayat yok.
-Hayat olduğu söylense de yazık ki rahat yok.

Rate this posting:
{[['']]}

1 yorum:

Persephone dedi ki...

Kapana kısılmış bir fareden ne farkımız var???
Hiç bir kuş ikinci bir yuva için uğraşmaz,hiç bir köpek yarınları için kemik biriktirmez!!!
Ya biz insanoğlu???