Aynaya baktığında gördüğün şey seni yanıltmasın. Hayır efendim harika filan değilsin sen, kendini güzel bulman midemi bulandırıyor.
Hayatın boktanlığı ve insanın çirkefliği üstüne eminim çekilen onlarca film, söylenen yüzlerce şarkı, yazılan binlerce metin var. Benim ki küçük bir ilinti. Platonun idealar kavramı gibi, dünyanın aslının kopyası olduğu zannı. Kötü bir kopya; boktan insanlar. İnsanlar ayıklanmamış bir kucak pirinç gibi dünyaya serpilmişçesine iyisi ve kötüsüyle, tek bir bedene sıkıştırılmış bir çok duygu ve düşüncelerle donanmış bir yaratık. Sonsuz zihin boşluğu, sayısız düşünce. İnsanı diğerlerinden ayıklayan unsur: Düşünebilme; sorgulayabilme ve sonuca varma...
Düşünce kutsaldır.
"İnsan düşünebilen bir hayvandır" sözünü benimseyen ve garipseyenlerin aksine; hayvanlar kendi içinde farklı farklıdır, oysa insanlar temelinde neredeyse tek tiptir. İnsanı çeşitlendiren düşünce, hayvanları çeşitlendiren ise fiziksel farklılıklardır. Yine de insanların hayvanlarla pek çok fiziksel ortaklığı vardır. Bu demek değildir ki insan hayvandır. Fiziksel olarak üstünlük ya da güzellik, çirkinlik insanı en yapmaz. Doğru düşünce ya da yanlış düşünce diye bir şey de yoktur. Yanılgı vardır, burada önemli olan ortaya bir şeyler koyabilmek bir fikir yürütebilmektir. İnsanı en yapan budur. İnsan egosu; bireysel güzelliklerinin diğer canlılardan ayırt edici bir farklılıkta olmadığı, en doğru ya da en yanlış düşünce diye bir şeyin de olmadığı -doğru, yeni bir doğru doğurulana kadar geçerlidir, mutlak doğru yoktur- kanısına vardığımıza göre insan kendini fazla önemsememelidir. (Egosal önem)
Rate this posting:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder