3/08/2013

İsmi Olmayan Kadın

         Yalnızlığını öpen kadın; hangi masalın prensesi olabildin ki sen? Saçların uçuşuyor balkonlarda. Her elest vakti kirpiklerini katlayıp cebime koyasım geliyor. Küçük harflerle söyleniyor hep ismin. İsmin; hece hece kırık. Derinlere dalınca gözlerin boğuluyor, kendini düğümlüyorsun geceye. Geceden çıt çıkmıyor. Çatık kaşların alnına buruşuk bir kağıt konduruveriyor, gözlerini kısınca uzaklar görünüyor. Kirpiklerin yüzüne gölge düşürüyor ikindi vakti. Bilek kesme modasının geçtiğinin bilincindesin neyse ki, neyse ki bazı şarkılar ayak bileğinden öpüyor seni.

Fincanları kırık kadın; yalnızlık bile seninle sevişmiyor. Ellerini uzattığında her defasında hiçlikle sınanıyorsun. Bunun için ağlanır mı hiç? Ağlamıyorsun zaten. Doğurmadığın her çocuğu ne çok sevmiştin oysa. Bir erkek çocuğuydu öptüğün ilk kez. Boşverilmişliğe terk ettin; bir ondalık vardı ellerinde. Kırık pencereler ayaz sokardı içeriye hep, üşürdü ya ayakların. Bir üşümek aldı sonra seni, sarılamadın ılık meltemlere..

Fikri yoksun kadın; düşüncelerini aldırdın yıllar önce. Boşluk iyidir dedin. Bomboşluğun duvarlarında yankılandı henüz söylemediklerin. Islık gibi sesin vardı, anımsarım. Yuttuğun tüm cümlelerin yüklemi, hala ağrı veriyor midene. Katlanılmaz acılar içindeyken bile dimdik duruyor göğüslerin. Küçük göğüslerini zaman sanki teğet geçiyor. Ellerin gün gün buruşuyor oysa, henüz hiç ısıtamadan bir eli.. Ellerin cebine ait hep, ellerin sonsuza dek saklanılası bakire bir el.

Kendi kıyısında ölen kadın; ıslık sesin duyuldu yıllar sonra. Bir küfürdü belki söylediğin. Tanrının sansürü müydü bu? Anlaşılamadan öldün. Ölüm acıyla tatlının dengelenmiş haliydi. İyi ölebildin mi kadın? Sahi kadın ölebildin mi?






Rate this posting:
{[['']]}

Hiç yorum yok: